
İsviçre’de CERN olarak bilinen Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezini gezip inceleme fırsatı bulmamın ardından zihnimde, halihazırda var olan , özellikle bilimi önceleyen ve teknik temelli çalışmalarda birleşen ülkelerin ilerleyici unsurları elde edeceklerine dair bulunan fikriyat daha da pekişti.
İlk başta 12 ülkenin birleşerek oluşturduğu bu organizasyon global bazda ses getiren buluşlara sahne olmakta ve yeni ufuklar açarak insanlığa katkı sağlamakta. Türkiye’nin de bu organizasyonda ortak üye olarak bulunması bana gurur verdi ve tabi ki gönlümüz tam üyelikten yanadır.
Özellikle süper iletken malzemelerin ray şeklinde döşenip oluşturulan manyetik alan sonrası yerle teması olmayan ulaşım araçlarının mümkün kılınması yeni bir çığır açıyor. Günümüzde tren ulaşımı dahil bir çok alanda artık kullanıma giren bu teknoloji de ülkemize gelmeli, gelebilmeli. Üstelik kullanılan manyetik alan nedeniyle yoldan çıkma riski de mevcut değil. (Merak edip, feyz almak isteyebilecekler için yorumlar kısmına bir dizi paylaşım da eklemiş olacağım.)
Çalışmaların yapılabilmesi için yer altının metrelerce altında inşa edilen yaklaşık 40 km uzunluğundaki tünel tüp için İsviçre ve Fransa siyasi yetkilileri de ön açarak katkıda bulunmuşlar.
Siyasetin esas amaçlarından olan sorun çözme, ufuk açma ve ülke çıkarına faaliyetlerinin önünü açma gibi arzulanan siyasi etkilerden maalesef ülkemiz eski moda siyaset ve siyasetçiler yüzünden hızla uzaklaşmaktadır. Yaratılan suni gündemlerle halk gerçek taleplerinden uzaklaşmaktırılmaya çalışılmakta, çağdaş insanlığın yüzyıl önce hallettiği konular ve kavramlar ısıtılıp ısıtılıp önümüze koyulmakta ve meşguliyet getirmektedir.
Şu an siyasetin konuşması ve irdelemesi gereken yapay zeka, uzay madenciliği, sürdürülebilir ekolojik denge, ileri sağlık uygulamaları ve benzeri konularda aksiyon alıcı bir etki ortaya konulamazken halen adeletin en temel çarklarını döndüremeyen, doğa olayları ve sonuçlarına yeterince müdahale edemeyen, kurduğu oligarşik düzenlerle her türlü kaotik sürece açık bir siyaset ve yönetim anlayışı hakim kılınmaya çalışılmakta. Bu düzensiz anlayışın sonucu olan kırılgan ülke ekonomisi nedeniyle güven endeksimizde istenilen seviyeye ulaşamamakta ve her gün adeta kan kaybetmektedir. Enflasyonist ortamın sürüklediği dalga maaş gelirlerini ve satın alma gücünü zayıflatırken toplumda başta orta gelir düzeyli bireyler olmak üzere geniş kitleler gidirek yoksullaşmaktadır.
Vatansever bireyler olarak milli kuvvetler manasına gelen Kuvay-i milliye ruhu ile bizler kendi öz değerlerimizi kaybetmeden, aşındırılmaya çalışılan kadim devlet anlayışımızı muhafaza ederek, toplumsal inanç ve manevi duygularımıza saygılı tüm çağdaş bilim ve teknik yaklaşımlarla iç içe bir sentezi oluşturarak geleceğe yürümek durumundayız. Aklımızın yettiği, dilimizin döndüğünce yine doğruları işleyerek, siyasi saiklerle gerçek dışı unsurları köpürtmeden savunduğumuz esas ilkeleri terk etmeden Allah’ın izniyle yolumuza devam edeceğiz. Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatta en hakiki yolgösterici olarak işaret ettiği ilimi şekilcilikten uzak bir işleyiş ile ülke yönetimimize ve tüm kurumlarımıza getirmek üzere vaziyet alacağız. Saygılarımla


