
Bu fiyat, artan girdi maliyetlerini bile karşılamazken, alın terinin değerini yok saymaktadır. Üstelik geçtiğimiz yıl serbest piyasada zaten 200 TL seviyesini aşan rakamın, bu yıl TMO’nun alım fiyatı olarak açıklanması, üretici açısından tam anlamıyla bir hayal kırıklığıdır; emeğin, maliyetlerin ve piyasa gerçeklerinin göz ardı edildiğinin açık göstergesidir.
Fındık; bu bölgenin ekmeği, Türkiye’nin döviz kaynağı, milyonlarca vatandaşımızın geçim kapısıdır. Ancak yıllardır üreticiye değer verilmemekte, fiyat politikaları ihracatçı ve küresel tekellerin çıkarına göre şekillendirilmektedir. Bugün açıklanan fiyatlar; gübre, ilaç, işçilik, enerji gibi maliyet kalemleri hesaba katıldığında üreticiyi ayakta tutmaz. Don, zararlı böcekler ve düşük rekolte riskinin yüksek olduğu bu sezonda, üreticinin emeğini ve maliyetlerini karşılayacak gerçekçi bir fiyatın en az 250 TL’nin üzerinde, 300 TL civarında belirlenmesi gerekirdi. Açıklanan rakam ise bu gerçeklerden uzak, üreticiyi yine mağdur eden bir fiyat politikasından ibarettir.
Meclis’te birçok kez dile getirdik. Daha 19 gün önce TBMM Genel Kurulunda fındığın sorunlarının bilimsel ve idari açıdan tespiti, fiyat belirleme süreçlerinin şeffaflaştırılması, TMO politikalarının üretici lehine yeniden yapılandırılması ve tekelleşmeye karşı etkin önlemler alınması amacıyla Meclis Araştırması açılması için önerge sunduk. Ancak bu önerge de daha önceki girişimlerimiz gibi, AKP ve MHP’nin oylarıyla reddedildi. Üreticinin kaderini değiştirecek adımlar atılması gerekirken, siyasi hesaplarla çözüm yolları kapatılmaya devam edildi. Milletin derdine değil, çözüm önerisinin sahibine bakarak hareket eden bu anlayış yüzünden üretici yıllardır kaderine terk edilmiştir.
Geçtiğimiz yıl içinde TMO’nun 125 TL’ye piyasaya sürerek, bugünkü fiyatların oluşmasına sunduğu katkıyı unutmadık. Fındık üreticisi hemşehrilerimiz de unutmamalıdırlar. O dönem tüccar fiyatları 160 TL’ye kadar çıkmışken yapılan bu satış üreticiyi zarara uğratmıştı. Bugün hâlâ aynı zihniyet devam ediyor. Şeffaf olmayan rekolte tahminleri, düşük alım fiyatları ve tekellere açık bir piyasa düzeniyle, fındık üreticisi her sezon mağdur edilmektedir.
Fındık üreticisi değerli hemşehrilerime buradan bir kez daha sesleniyorum: Açıklanan bu düşük fiyatlara boyun eğmeyin, emeğinizin değerini kimseye peşkeş çektirmeyin. Fındığınızı mümkün olduğunca erkenden satışa çıkarmayın; saklama imkânlarınızı zorlayın, ürününüzün gerçek değerine ulaşmasını bekleyin. Biliyoruz ki bireysel hareket etmek sizi zayıf bırakıyor; üreticinin birlik içinde olması, piyasa karşısındaki en büyük gücünüzdür. Depolama ve muhafaza koşullarının iyileştirilmesi için teknolojik yatırımlar şarttır. Unutmayın, Fiskobirlik’in devreden çıkarılması tam da bugünlerin zemini hazırlanarak yapılmıştır ve bu tablo tesadüf değil, bilinçli bir tercihtir. Emeğinizi değersizleştiren bu düzene karşı birlikte durmak zorundayız.
İktidarı, üreticinin elini güçlendirecek, modern depolama altyapısını kuracak adımları derhâl atmaya çağırıyorum. Fındığın kaderi, küresel tekellerin değil, alın teri döken üreticimizin elinde olmalıdır. Fındık; bu ülkenin millî ürünüdür, Karadeniz’in alın teridir, Türkiye’nin stratejik gücüdür. Ama iktidar, üreticiyi değil, piyasayı koruyan politikalar uygulamaya devam etmektedir. Fındıkta millî egemenliğin sağlanması, üreticinin emeğinin hakkını alması için mücadelemizi sürdüreceğiz. Karadeniz’in sesi kısılmayacak, alın teri yok sayılmayacak. Fındık üreticisi yalnız değildir, olmayacaktır!


