
Bölgede faaliyet gösteren şirketler hem üretiyor hem de yılda 200 milyon doların üzerinde su ürünleri ihracatı gerçekleştiriyor; başta Avrupa Birliği ülkeleri, Japonya ve Rusya olmak üzere onlarca ülkenin sofrasına Türk balığını ulaştırıyor. Önümüzdeki 5 yıl içinde bu rakamın 1 milyar dolar seviyesine ulaşması hedefleniyor. Bu hedef aynı zamanda, bölge gençlerine sağlanan istihdam, kırsalda kalkınma ve ekonomiye sürdürülebilir katkı anlamına geliyor.
Ruhsatlı, Yasal, İhracat Odaklı Üretime Baskıyla Engel Olunamaz
Sektörün sahip olduğu stratejik öneme ve ciddi bir büyüme potansiyeli taşıdığına dikkat çeken DKİB Başkan Vekili Ahmet Hamdi Gürdoğan “Buna rağmen Rize’nin Pazar ilçesine bağlı Balıkçılar Köyü’nde, bazı çevreler, halkı yanlış bilgilerle yönlendirerek ihracatçı firmaların yatırımlarını itibarsızlaştırmaya ve yasal zeminde ilerleyen yatırımları tartışmalı ve olumsuz bir çerçevede göstermeye çalışıyor. Yaklaşık 10 gündür yürütülen kampanyanın artık demokratik sınırları zorluyor. Hukuki süreci tamamlanmış, gerekli tüm çevresel ve idari izinleri almış bir yatırıma, halkı yanlış yönlendirerek, yatırımcıyı baskıyla yıldırarak engel olunmaya çalışılması kabul edilemez” diye konuştu.
Gerçeklikten kopuk iddialar
“3,5 milyon ton balık dışkısı üretilecek”, “günde 1.350 TIR yem taşınacak”, “köydeki balıkçılık altyapısı 239 milyon dolar değerinde” gibi fiziksel gerçeklikten tamamen kopuk iddialarla kamuoyu algısının manipüle edilmeye çalışıldığını belirten Gürdoğan “Ne kadar büyük yalan söylenirse o kadar inandırıcı olunacağı farz edilerek matematiğin kaldırmayacağı rakamlar telafuz ediliyor. Örneğin, Doğu Karadeniz’in tamamından yapılan yıllık su ürünleri ihracatı 216 milyon dolar seviyesindeyken, tek bir köyün altyapısına 239 milyon dolar değer biçmek realiteye sığmıyor. Gerçekten bu kadar büyük bir ekonomik potansiyel söz konusuysa, o halde tüm yatırımcıları durduralım, ihracatı askıya alalım, sadece Balıkçılar Köyü’nün “farazi altyapısı”na odaklanalım” dedi.
Gürdoğan; “Yalnızca Rize’nin Balıkçılar Köyü’nde kafes yok. Batı Akdeniz’de başlayan balık kafesleri aralıksız olarak Doğu Karadeniz’in en uç noktasına kadar uzanıyor. Binlerce balık üretim çiftliği uluslararası standartlarda üretim yapıyor. Bu çiftlikler Bakanlık tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme Raporu’ndan tutun da uluslararası bağımsız kuruluşlarca yapılan standart denetimleri ve sertifikasyon süreçlerine kadar birçok denetimi geçiyor ama gelip birtakım işgüzarların denetimine takılıyor. Dahası bu tesis Rize’deki birçok tesisten yalnızca biri, ne ilk ne de son. Neden bu kadar ses getirdiğini anlamakta güçlük çekiyoruz.” diye konuştu.
Algıyla Karın Doymaz
İklim değişikliğiyle birlikte geleneksel balıkçılığın sürdürülebilirliğinin her geçen yıl azaldığını da hatırlatan Gürdoğan; “Uzmanlar ve uluslararası otoriteler, su ürünleri yetiştiriciliğinin gıda güvenliği için hayati öneme sahip olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Üretmezsek bu ülke gelecekte ne yiyecek? Üretmeden, ihracat yapmadan nasıl ayakta kalacak? Üretimi itibarsızlaştırarak hangi geleceği inşa edeceğiz?” diyerek yatırım ve üretimin önemini vurguladı.
Sadece Bir Tesis Değil, Birçok Ailenin Geçim Kapısı Hedef Alınıyor
“Ne mutlu ki firmamız bu beyhude çabalardan etkilenmeyecek kadar güçlü ve köklü bir yapıya sahip. Bugün Rize’de 600 kişiye doğrudan istihdam sağlıyor, dolaylı olarak ise bölge genelinde yüzlerce hane bu üretim zincirinden gelir elde ediyor. Artan döviz kuru, yükselen maliyetler ve küresel rekabetin zorlu koşullarına rağmen ihracatçılarımız, ülke sevdasından ve üretme idealinden vazgeçmeden yoluna devam ederken yatırımcının önünü kesmeye yönelik adımların doğuracağı sonuçların da iyi düşünülmesi gerekiyor.
Diyelim ki başarılı oldunuz, yatırımcıyı bezdirdiniz, üretimi durdurdunuz, ihracat yapılmadı, firma tüm tesislerini, tüm yatırımlarını Rize ili dışına taşıdı. 600 kişi daha işsiz kaldığında, binlerce kişinin gelir kapısı kapandığında, sektörün gelişmesiyle yarın istihdam olanaklarından faydalanacak yüzlerce genç kapı kapı dolaşıp iş bulamadığında bu insanların aşıyla, umuduyla siz mi ilgileneceksiniz? Eğer tüm bu sosyal ve ekonomik sonuçların sorumluluğunu üstlenmeye hazır değilseniz yatırımların önünü kapatmayın. Üretimi engelleyerek, istihdamı hedef alarak; bu ülkenin gençlerinin hayallerine, ailelerin sofrasına, yarınların ekmeğine el uzatmayın.”
Milletin Vicdan Mahkemesinde Yargılanırsınız
Firmanın bugüne kadar vakur tavrını koruduğu için bu algı gruplarının alan bulduğunun da altını çizen Gürdoğan “Ancak unutulmamalıdır ki, bu topraklara değer katan yatırımların önüne çıkarılan engeller karşısında, en güçlü tepkiyi yine bölge halkı gösterecektir.
Doğu Karadeniz İhracatçılar Birliği olarak ülkemizin gıda güvenliği, ekonomik bağımsızlığını ve sürdürülebilir kırsal kalkınmayı savunuyoruz. Yürüttüğümüz çalışmalarla, düzenlediğimiz kampanyalarla bölgemize yatırım çekmeye, istihdam sağlamaya çabalıyoruz. Tam da bu sebeple, yatırımların önünü kesmeye yönelik bu tür girişimlere karşı durmaya ve doğru olanı savunmaya devam edeceğiz.
Bir kez daha hatırlatıyoruz: Su ürünleri bu ülkenin stratejik sektörüdür, bölge ihracatının göz bebeğidir. Zarar vermeye çalışanları ne hukuk ne tarih ne de vicdanlar affeder.” dedi


