Türk Adalet Sisteminin Sorunları ve Çözüm Yolları
Adalet, bir toplumun huzur ve güvenliğinin temel taşıdır. Ancak Türkiye’de adalet sistemi, yıllardır süregelen yapısal ve işlevsel sorunlarla karşı karşıyadır. Bu makalede, Türk adalet sisteminin temel problemleri incelenecek ve çözüm yolları önerilecektir.
Mevcut Sorunlar
- Yargı Bağımsızlığına Yönelik Endişeler
- Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) yürütme organıyla olan ilişkisi, yargının tarafsızlığına gölge düşürebilmektedir.
- Siyasal baskılar, özellikle yüksek profilli davalarda kamuoyunun güvenini zedelemektedir.
- Adli Personel ve Fiziki Altyapı Yetersizliği
- Mahkemelerdeki dosya yükü, hâkim ve savcı sayısının yetersizliği nedeniyle gecikmelere yol açmaktadır.
- Yeni adliye binaları yapılsa da, teknolojik altyapı ve personel desteği hâlâ eksiktir.
- Cezasızlık Algısı ve Toplumsal Güvensizlik
- Özellikle şiddet ve yolsuzluk vakalarında cezaların caydırıcı olmaması, suç oranlarını artırmaktadır.
- Bireysel silahlanma ve adalete olan güvensizlik, toplumda şiddet sarmalını derinleştirmektedir.
- Eğitim ve Hukuk Bilincinin Zayıflığı
- Hukuk eğitiminin niteliği düşmekte, mezunlar uygulamaya yeterince hazırlanamamaktadır.
- Toplumda hak arama bilinci zayıf; birçok kişi hukuki yolları kullanmak yerine bireysel çözümlere yöneliyor.
- Yargı Birliği Sorunu
- Türkiye’de adli ve idari yargı ayrılığı, karmaşık bir sistem yaratmakta ve vatandaşın erişimini zorlaştırmaktadır.
Çözüm Önerileri
- Yargı Reformunun Derinleştirilmesi
- Hakim ve savcı atamalarında liyakat esas alınmalı, HSK’nın yapısı yeniden düzenlenmelidir.
- Yargı Reformu Stratejisi daha şeffaf ve katılımcı bir şekilde uygulanmalıdır.
- Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yollarının Yaygınlaştırılması
- Arabuluculuk, uzlaştırma gibi yöntemler daha etkin kullanılmalı; dava yükü azaltılmalıdır.
- Adli Personel ve Teknoloji Yatırımları
- Mahkemelere nitelikli personel takviyesi yapılmalı, dijital sistemler yaygınlaştırılmalıdır.
- E-duruşma ve e-tebligat gibi uygulamalar güçlendirilmelidir.
- Hukuk Eğitiminin Yeniden Yapılandırılması
- Hukuk fakülteleri müfredatı güncellenmeli, uygulamalı eğitim artırılmalıdır.
- Toplumda hukuk bilinci artırılmalı; medya ve STK’lar bu konuda aktif rol oynamalıdır.
- Yargı Birliği İlkesi Doğrultusunda Yapısal Değişiklikler
- Adli ve idari yargı ayrılığı gözden geçirilmeli; vatandaşın erişimini kolaylaştıracak bir sistem kurulmalıdır.
Türk adalet sistemi, sadece hukuki değil, aynı zamanda toplumsal bir dönüşümün merkezindedir. Güvenilir, erişilebilir ve tarafsız bir adalet sistemi inşa etmek; sadece hukukçuların değil, tüm toplumun ortak sorumluluğudur. Yapısal reformlar, eğitim yatırımları ve toplumsal bilinçlenme ile bu hedefe ulaşmak mümkündür.
- Yargı Bağımsızlığı ve Tarafsızlık Sorunu
– HSK’nın yapısı, yürütme organının etkisine açık olduğundan, hâkim ve savcıların karar alma süreçlerinde bağımsızlıkları zedelenebiliyor.
– Özellikle siyasi davalarda, kamuoyunda “önceden belirlenmiş karar” algısı oluşuyor. Bu da adalete olan güveni sarsıyor.
- Yargı Birliği Eksikliği
– Türkiye’de adli ve idari yargı ayrılığı bulunuyor. Bu durum, vatandaşların hak arama sürecini karmaşıklaştırıyor.
– Anglo-Sakson ülkelerinde uygulanan yargı birliği modeli, daha sade ve erişilebilir bir sistem sunarken Türkiye’de çok başlılık hâkim.
- Cezasızlık Algısı ve Suçun Teşviki
– Özellikle yolsuzluk, kadına şiddet ve çevre suçlarında cezaların caydırıcı olmaması, suçun tekrarını kolaylaştırıyor.
– Bu durum, “adalet yerine güç konuşur” anlayışını besliyor ve bireyleri kendi adaletlerini sağlamaya yöneltiyor.
- Adli Personel Yetersizliği ve Dosya Yoğunluğu
– 2023’te ceza mahkemelerinde açılan dosya sayısı 1.8 milyonu aştı. Bu, hâkim başına düşen dosya sayısının çok yüksek olduğunu gösteriyor.
– Yetersiz personel, davaların yıllarca sürmesine neden oluyor. Bu da “geciken adalet, adalet değildir” ilkesini ihlal ediyor.
- Toplumsal Güvensizlik ve Bireysel Silahlanma
– Adalete güvenin azalması, bireyleri silahlanmaya ve şiddetle çözüm aramaya itiyor.
– Küçük anlaşmazlıkların bile ölümcül sonuçlara yol açması, toplumsal huzuru tehdit ediyor.
- Hukuk Eğitiminin Niteliği ve Bilinç Eksikliği
– Hukuk fakültelerinin sayısı hızla artarken, eğitim kalitesi düşüyor. Mezunlar uygulamaya hazır olmadan sahaya çıkıyor.
– Toplumda hak arama bilinci zayıf; birçok kişi hukuki yolları bilmiyor ya da güvenmiyor.
Bu sorunlar birbirini besleyen bir döngü oluşturuyor: Yargı bağımsızlığı zayıfladıkça cezasızlık artıyor, cezasızlık toplumsal güveni azaltıyor, bu da bireyleri şiddete ve adaletsizliğe yöneltiyor. Bu döngüyü kırmak için hem yapısal reformlara hem de toplumsal bilinçlenmeye ihtiyaç var.
- Hukukun Üstünlüğü Endeksi
- Türkiye, 2020 yılında 128 ülke arasında 107. sırada yer aldı.
- Aynı endekste Angola ve İran gibi ülkelerle benzer puanlara sahip.
- “Hükümetin hesap verebilirliği” alanında 97., “yasal düzenlemelerin adil uygulanması” alanında 110., “iktidarın sınırlandırılması” alanında ise 124. sırada.
Karşılaştırma yaparsak:
İskandinav ülkeleri (örneğin Norveç, Danimarka, İsveç) ilk sıralarda yer alırken, bu ülkelerde yargı bağımsızlığı, şeffaflık ve vatandaşın adalete erişimi çok daha güçlü.
- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Kararları
- Türkiye, AİHM kararlarını uygulamada sıkça eleştiriliyor.
AİHM kararlarına uymayan ülkeler listesinde Türkiye ikinci sırada
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının uygulanmasını denetlemekle görevli olan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 27 Mart 2015 tarihinde 2014 yılı verilerini ele alan bir rapor yayımladı. Rapor, AİHM tarafından alınan ve uygulanmayı bekleyen yaklaşık 11 bin karar arasında Türkiye’nin uygulamadığı karar sayısının 1500 olduğunu ortaya koydu. Bu sayı, Türkiye’nin 47 üyeli Avrupa Konseyi’ne üye ülkeler arasında AİHM kararlarını yerine getirmeyenler sıralamasında ikinci olduğunu ortaya koydu. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin hazırladığı rapora göre, AİHM kararlarından 2622’sini yerine getirmeyen İtalya ilk sırada yer alırken, Rusya (1474) üçüncü sırada yer aldı. Bu ülkeleri, Ukrayna (1009) ve Romanya (639) izledi.
AİHM tarafından alınan tazminat ödeme yükümlülüğü sıralamasında da ikinci sırada yer alan Türkiye, 2014 yılında yaklaşık 100 milyon avro tutarında tazminat ödemeye mahkûm edildi. 2013 yılında ise 8 milyon 232 bin 823 avro ödemeye mahkûm edilen Türkiye’nin 2014 yılı cezasındaki artışın temel sebebini 12 Mayıs 2015 tarihinde açıklanan ve 90 milyon avro tutarını bulan Kıbrıs’a ilişkin karar oluşturuyor.
- Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi, Türkiye’deki siyasi tutukluluk ve muhalefete yönelik baskıları “hukuk devleti ilkesinin çöküşü” olarak tanımladı.
Avrupa ülkelerinde AİHM kararları genellikle hızlı ve eksiksiz uygulanırken, Türkiye’de siyasi dosyalarda direnç gözleniyor.
- Adli İş Yükü ve Süreçler
- Türkiye’de ceza mahkemelerinde açılan dosya sayısı 2023’te 1 milyon 855 binin üzerine çıktı.
- Bu yoğunluk, davaların yıllarca sürmesine ve “geciken adalet” sorununa yol açıyor.
Almanya ve Hollanda gibi ülkelerde alternatif çözüm yolları (arabuluculuk, uzlaştırma) yaygın kullanılıyor. Bu sayede mahkemelerin yükü hafifliyor ve süreçler hızlanıyor.
- Yargı Reformları ve Teknoloji Kullanımı
- Türkiye’de son yıllarda birçok reform paketi açıklandı ancak uygulamada etkisi sınırlı kaldı.
- E-duruşma, e-tebligat gibi dijital sistemler hâlâ yaygın değil.
Karşılaştırma:
Estonya gibi dijitalleşmede öncü ülkelerde adalet sistemleri neredeyse tamamen çevrimiçi yürütülüyor. Bu da erişimi ve verimliliği artırıyor.
- Toplumsal Güven ve Hukuk Bilinci
- Türkiye’de adalete güven düşük; bireysel silahlanma ve şiddet eğilimi artıyor.
- Eğitim sistemindeki zayıflık, hukuk bilincini olumsuz etkiliyor.
Karşılaştırma:
Kanada ve Yeni Zelanda gibi ülkelerde hukuk eğitimi erken yaşta başlıyor, vatandaşlar haklarını biliyor ve adalete güven duyuyor.
Bu tablo, Türkiye’nin adalet sisteminin hem yapısal hem de kültürel olarak ciddi bir dönüşüme ihtiyaç duyduğunu gösteriyor.
Örnek Alınabilecek Ülkeler ve Güçlü Yönleri
🇩🇰 Danimarka – Yargı Bağımsızlığı ve Güven
- Dünya Adalet Projesi’nin “Hukukun Üstünlüğü Endeksi”nde ilk sıralarda.
- Hakim ve savcılar, siyasi etkiden tamamen bağımsız bir kurul tarafından atanıyor.
- Toplumun adalete güveni çok yüksek; cezalar caydırıcı ama orantılı.
Hollanda – Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yolları
- Arabuluculuk ve uzlaştırma sistemleri yaygın; mahkemeye gitmeden çözüm mümkün.
- Dijital adalet sistemleri sayesinde süreçler hızlı ve şeffaf yürütülüyor.
Almanya – Hukuk Eğitimi ve Mesleki Standartlar
- Hukuk fakülteleri çok seçici; mezunlar ciddi sınavlardan geçerek mesleğe başlıyor.
- Hakimlik ve savcılık kariyerleri ayrı birer uzmanlık alanı olarak görülüyor.
Kanada – Toplumsal Hukuk Bilinci ve Erişim
- Vatandaşlar haklarını erken yaşta öğreniyor; hukuk eğitimi müfredata entegre.
- Adli yardım sistemleri güçlü; düşük gelirli bireyler de adalete erişebiliyor.
Estonya – Dijitalleşme ve E-Adalet
- Mahkeme süreçleri tamamen dijital; dava açmak, belge sunmak ve duruşmalara katılmak çevrimiçi yapılabiliyor.
- Bu model, Türkiye’nin e-duruşma ve e-tebligat sistemlerine ilham verebilir.
Türkiye İçin Uyumlu Model Nasıl Olmalı?
Türkiye’nin kendine özgü sosyal ve siyasal yapısı göz önüne alındığında, hibrit bir model en uygun yaklaşım olabilir:
- Danimarka’dan bağımsızlık ilkesi,
- Hollanda’dan alternatif çözüm yolları,
- Almanya’dan eğitim ve liyakat sistemi,
- Kanada’dan toplumsal bilinç,
- Estonya’dan dijital altyapı
Bu unsurlar bir araya getirildiğinde, daha adil, erişilebilir ve güvenilir bir sistem kurulabilir.
10.09.2025 M.Sadullah SAĞLAM


