UYUŞTURUCU ve YAPILMASI GEREKENLER
Son günlerde hepimizin de şahit olduğu uyuşturucu kullanımı ile ilgili gelişmeleri her akşam Televizyonlardaki haber programlarında keza yazılı basında, sosyal medyada, internet sitelerinde izleyip duruyoruz.
Hiç tahmin edemediğimiz hatta bazılarımızın gözünde değeri olan bazı şahsiyetlerin uyuşturucu, fuhuş gibi gayrimeşru işlerle yargılanmaları ve tutuklanmaları bizleri hayrete düşürüyor.
Aslında bu durum insanoğlunun ne kadar “çiğ” olduğunun büyük bir kanıtıdır.
Veya insan parayı ve şöhreti görünce ne yapacağını şaşırıyor mu demek lazım. Bilemiyorum.
Belki de bir dönem siz elinizdekileri kontrol edebiliyorsunuz ama daha sonra elde ettiğiniz varlık sizi kendi kontrolu altına alıyor dersek daha doğru olur.
Uyuşturucunun geçmişi çok eskiye dayanıyor.
İnsanlık tarihinin başlangıcından buyana uyuşturucu maddelerin hastalıkları iyileştirici keyif verici, ağrı giderici olarak kullanıldığı bilinmektedir.
Öyle ki kullanıcıyı tutuklayıp içeri atsanız da bu sefer onu ona siz vermek zorunda kalıyorsunuz.
Örnek, eczacı bir arkadaşıma uğramıştım. Baktım tezgahının üzeri poşet, poşet ilaçlarla dolu.
Bunlar nedir diye sorduğumda, bu ilaçların hapishanede ki mahkumlar için hazırladığını her ay bir eczane bu görevi üstlendiğini bana ifade etti.
Peki dedim ne tür ilaçlar var bunlarda o da bana %90 nının yeşil reçete uyuşturucu ilaç olduğunu söyledi.
Dedim ki; bu yanlış değil mi? Dedi ki, eğer bu ilaçlar olmazsa hapishanede her gün isyan çıkar. Bu ilaçlara alışmış mahkumlar krize girer.
Aslında bizler uyuşturucu ile o kadar birbirimize yakınız ki bunun farkında bile değiliz.
Kimimiz bir tedavi yöntemi olarak, kimimiz keyif veren bir madde olarak uyuşturucuya aşinayız zaten.
Uyuşturucu ile tüm dünya ülkeleri mücadele etmekte bunda da en büyük pay Türkiye’ye düşmektedir. Yıllar önce uyuşturucu ile ilgili bir panelde almış olduğum notlara baktığımda şöyle bir şey görüyorum.
Uyuşturucunun ana vatanı Afganistan, en büyük ayağı Türkiye en büyük pazarı da Avrupa.
Bunu da şöyle teyit edelim. Geçtiğimiz dönem Muhtarlıkta birinci aza olmam hasebiyle emniyet güçleri adli vakalarda bizleri de yanına alır evlerde arama veya baskın yaparlar.
Çoğunlukla Afganların evlerine baskın yapılırdı. Yapılan baskınlarda uyuşturucu mutlaka bulunurdu. Çoğu içici ama satanlar da ve tedarik edenlerde var. Bir kişinin bu işten 13 yıl ceza aldığını biliyorum. Yani bu kadar güç durumda bir ülkeye sığınıyorsun ama uyuşturucudan vazgeçmiyorsun. Ya da vazgeçemiyorsun. Bu durum onlar için bir yaşam biçimi.
Dolayısıyla şu anda yürütülen bu operasyonların nereye ve kime dayanacağı bilinmiyor. Yine sürpriz isimlerle karşılaşabiliriz.
Operasyonlarda işin derinine kadar inip kullanıcıdan çok üreticiye, satıcıya ve sonunda da tüketiciye ulaşmak lazım.
Tutuklanan ünlü iş adamları, mankenler vs. paranın zirvesine ulaşan insanlar artık alışagelmiş işlerin dışında işeler ararlar. Daha değişik heyecanlar ararlar.
Bu insanın fıtratında vardır. Kimse demesin ben olsam asla yapmam. Yaparsın, yaparsın da farkında olmazsın.
Biz neler gördük değil mi? Allah adına yola çıkıp sonradan ne rezillikler yaşandığını gördük.
Uyutucunun esir olan ne gençler sevgiliklerini kesip doğrayıp çöp konteynerine attı. Veya canlı canlı gömdü.
Bütün bunlar bize uyuşturucu ile top yekûn mücadele etmemizi çocuklarımızı bu pislikten uzak tutmamızı ön görüyor.
Türkiye de bu konuda iyi bir mücadele var Kızılay ve Yeşilay’ın yanında STK lar, devlet kurumları hastaneler ücretsiz hizmet vermektedir.
Ancak en büyük görev anneye ve babaya düşmektedir.
Okullarda ara, ara da olsa çocuklar bazı testlerden geçirilmeli.
Bugün Türkiye’de uzmanlardan alına bilgilere göre uyuşturucu ortaöğretim seviyesine kadar düşmüştür. Aman dikkat.
Dolayısıyla işin memba’ gına inmek çamurlu akan suyu baştan kesmek en doğru olanıdır.


